Perşembe, Temmuz 14

Çanakkale, balık ve deniz






Merhaba,
İzmir sıcak, işler yoğun artık tatile çıkmak istiyorum ben. Bu yüzden de kaç gündür hep deniz fotoğraflarına bakıyorum elimde olmayarak. İznim Ağustos'ta kavurucu Temmuzu çalışarak geçirmek zorundayım. Neyseki İzmir'de yaşayanlar olarak hepimiz şanslıyız. Hafta sonlarımız, 2 günde olsa denize girebilmemiz için yetiyor

Burcu ile elimizdeki stokları eritme işlemimiz devam ediyor.Bende çanakkale ve balık fotoğrafları var. Ama ilginç bir balık tarifi yok açıkçası:)

Babam balık hastasıdır. Sabah kahvaltısında bile balık yiyebilir. Yaşadığımız yer her mevsim taze balık bulmak için ideal. Her sene evimizin yakınlarında bir koya dalyan kurulur. Dalyan kıyının açıklarında direkler yardımı ile kurulmuş bir balık ağı sistemi. Dört tarafı denizin dibinde başlayan ağlarla kaplı. Sadece küçük bir giriş var. Balıklar ordan giriyor fakat dışarı çıkamıyor. Dalyanı kuran balıkçılar hergün sabah akşam bir kayıkla gidip ağları kontrol ediyor ve balıkları topluyor. Böylece her mevsim taze deniz balığı bulmak mümkün oluyor.

Fakat ben çocukluğumdan beri balıktan ve deniz ürünlerinden nefret ederim. Balık ve deniz ürünlerinin kokusu yüzünden asla yiyemem. Yani yiyemezdim demek daha doğru. Ankara'da üniversite okurken balıklara olan nefretimi değiştiren bir yerle tanıştım. Hala varmı bilmiyorum ama ODTÜ kampüsdeki balık ekmek satan yer... Yurtta kalıyordum, akşam yemekleri için ben ODTÜ deyken çok fazla alternatif yoktu. (ama sonradan birsürü yer açıldı) Balık ekmek açlığımızı gidermenin en kolay yollarından biri idi. Ekmek arası çok çeşitli baharatlarla tatlandırılmış, ızgara norveç uskumrusu. Balık tadından çok içinde kekik, soğan, maydanoz tadı vardı ama bende tutku haline gelmişti. Her akşam yiyebilecek kadar:)
Birgün babam iş için ankaraya gelmişti. Onu da gururla balık yiyebildiğimi gösterebilmek için balık ekmekçiye götürdüm. Ve bana "Çanakkale'de taze balıkları ağzına sürmüyorsun ama burda 10 yıllık donmuş balıkları yiyorsun, sen hiç balıktan anlamıyorsun "dedi. Bu sözü duyduğumdan beri zorlada olsa balık yerim. Ama itiraf etmeliyim ki benim için en güzel balık tadı hala ODTÜ'deki balıkçıda satılandır.

Bizim evde ayrıca herkes çok iyi deniz ürünleri aşçısıdır. Kardeşim dalarak kayalıklardan midye çıkarır, onları temizler ayıklar ve midye tava, midye pilaki pişirir. Babam, balık çorbası, balık buğulama ve domatesli sulu bir balık yemeği pişirir. Karides yemeklerinin uzmanıdır. Annemse balıkları kızartma ve fırınlama uzmanıdır:) Ben çoğunlukla seyrederim. Ender zamanlarda da yerim. Bu yüzden sizlere balık tarifi veremiyorum ama birgün eve gittiğimde denk gelirse size güzel balık yemekleri fotoğrafları çekebilirim.


Ayrıca fotoğraftaki balıkların isimlerini ve yapılışlarını öğrendim. Biri MIRMIR(ince), diğeri ŞUNA balığıymış. İkiside Fırın ızgarasında üzerine sadece azıcık tuz atılarak pişirilmiş. (annem tarafından)
Not: Yazıma Çanakkale'den fotoğraf makineme takılan kareleri de ekledim.

Herkese güzel günler diliyorum...
BŞK

4 yorum:

BEN dedi ki...

Sevgili Fethiye,
Bu yazımızı senin için yoruma açtık. ODTÜ'de Balık ekmek yemekle ilgili e-mailine teşekkür ediyoruz:)

Adsız dedi ki...

Ben de tesekkur ederim acitiginiz icin. Biliyorum, yorumlar bazen zaman alabiliyor ama paylasimi da arttirdigi icin hosa gidiyor.. yazmak istediklerime gelince:

ODTU'deki balIk ekmek! NasIl oldu da unuttum ben bu tadi, saGolasin hatirlattigin icin Basak. OGle aramIz uzunsa uzanirdik oralara ve kedilerin bekleyisi, o izgarada pisen baligin kokusu ve geri gelmeyecek guzel sohbetlerle yerdik.

Simdi hatIrlIyorum, bir de "avarel" ve rektorlugun altindaki kantinlerde dilli, rus salatali vs sandvic yaparlardi. Bir aralar onlara da takmis, ogle yemeklerinin olmazsa olmazlari arasina koymustuk.

Sagol guzel fotolar ve hatirlattigin tatlar icin!

Adsız dedi ki...

Fethiye için açmışsınız ama ben de iki laf etmeden geçemeyeceğim. Odtü'deki balık ekmek gerçekten de baharatından mıdır nedir bana da her defasında çok lezzetli gelir. Oysaki balık ekmeği hazırlayan kişi nasıl da rutin işlemlerden geçirir balığı :). Ekmeği aldıktan sonra oturursun oradaki tahta piknik masalarına etrafını Odtü'nün meşhur kedileri sarıverir. Bir de öğrencilik zamanlarında biz makine'nin soğuk sandwichinden tüketirdik. Akşama sınav varsa, sınavdan önce yemek için. O zamanlar yemek yapmakmış yemek tarifiymiş hiç mi hiç alakam yoktu. Bir de Fizik bölümünün dışarıdaki masalarında kahve+halley keyfim vardı, onu da atlamadan yazayım. Neyseki ben okulumdan sizler gibi uzakta değilim. Ara sıra gidiyoruz eşimle. Sevgilerimle..

BEN dedi ki...

Ben yemek yapma işini aslında ODTÜ'de 7. yurt mutfağında geliştirdim. Hatta başka yurtlardan arkadaşlarım bana, yaptığım yemeklerden yemeye bile gelirlerdi:)Kendimce bulaşık sorununu ve mutfak malzemesi sorununu halleden süper bir yöntem geliştirmiştim. En çok yaptığım tarif ise hala aklımda:) Bir Fırın poşetine yarım kilo doğranmış mantar, 3 tane doğranmış biber,1 doğranmış kurusoğan, 1 doğranmış domates,1 tatlı kaşığı salça, ve biraz tuz ve bir adet kahvaltılık kutulardaki tereyağından koyar, torbaya biraz su ekleyip küçük delikler açarak mikro dalgada 8 dakika pişirirdim. Sonra plastik tabak ve çatalla servis ederdim. Fırın poşetinde değişik malzemelerle değişik denemeler yapardım. Sayenizde bende o günlere geri döndüm. Şimdi kendime o kadar ders içinde yemeklerle nasıl uğraştım diye gülüyorum. ama iyiki de uğraşmışım, güzel bir hobim oldu...